Dijital Terörizm Bir Milli Güvenlik Tehdididir

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl 13’üncüsü düzenlenen Kocaeli Kitap Fuarı’nda Dijital Terörizm konusu masaya yatırıldı. Cumhurbaşkanlığı İrtibat Başkanlığı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Milletlerarası Medya Enformasyon Derneği (UMED) işbirliği ile düzenlenen aktiflikte dezenformasyonun ve dijital terörün bir ulusal güvenlik problemi olduğu vurgulandı. Akçakoca Konferans Salonu’nda Gazeteci Nil Gülsüm Gül moderatörlüğünde düzenlenen aktifliğe Yargıtay Üyesi Erol Tekmen, UMED Koordinatörü Mehmet Şanda ve Siber Güvenlik Uzmanı Mahir Yüksel konuşmacı olarak katıldı. 

 

DİJİTAL TERÖRÜN BİRİNCİ MAĞDURLARINDAN OLDUK

İlk olarak kelam alan Yargıtay Üyesi Erol Tekmen, Ocak 2014’te Ulusal İstihbarat Teşkilatı’na ilişkin olduğu tez edilen tırların FETÖ tarafından durdurulması olayını aktardı. Bu süreçte klasik medyanın yapamayacağı etkiyi toplumsal medya ile FETÖ eliyle yapıldığını söyleyen Tekmen, yapılan paylaşım ve haberlerle algı operasyonu yapıldığını vurguladı. MİT tırları davası hâkimi olarak bilenen Tekmen, “Ülkeyi büyük meşakkate sokacaklardı. Lakin çok şükür biz önlemli davrandık ve tedbirimizi aldık. Devletin bağımsız hâkimi olarak yaptıklarımız o kadar rahatsız etti ki ailelerimize, özel hayatımıza kadar bilgiler paylaştılar. Dijital terör dediğimiz olayın birinci mağdurlarından olduk” dedi.

 

“DEZENFORMASYON BİR ULUSAL GÜVENLİK SORUNUDUR”

Tekmen, “Yalan haber dediğimiz şey hayatın bir gerçeği değildir. Palavranın bu kadar süratli yayıldığı bir ortamda aileden gelen bir proje geliştirmekte yarar var. Bizim inancımızda da en büyük günahlardan biri palavradır. Palavra bir toplumu kaosa sokar. Palavrayla bir ülkedeki her şeyi bozabilirsiniz. Toplumsal medyadaki palavra, dezenformasyon artık bir ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir” diye konuştu.

 

“TERÖR ÖRGÜTLERİ DİJİTAL MECRAYI KULLANIYOR”

Sosyal medyanın hudutları aşan bir alan olduğunu vurgulayan UMED Koordinatörü Mehmet Şanda, “Yeni medya, klasik medyaya nazaran daha fazla içselleştirildi. Son 10 yıldır bu değişimin içerisinde bulunmaktan keyif de alıyoruz ancak kasvetler da yaşıyoruz. Dijitalleşme vakit zaman o denli bir boyut alıyor ki dijital çağ olarak isimlendirilen bir periyot yaşıyoruz. Demokrasiye de iştirak manasında takviye veren bu mecraların kişilik haklarından devleti tehdit eden boyuta kadar olumsuz sonuçları ortaya çıkıyor. Yeniden terör örgütlerinin bu mecraları yaygın bir formda kullandıklarını görüyoruz” sözlerini kullandı.

 

HER ÜÇ DAKİKADA BİR SİBER SALDIRI

Türkiye’de 2021 yılına nazaran 2022 yılında çok büyük oranda siber akınların arttığını söyleyen Şanda, “Her üç dakikada bir siber hücum yaşanmış. Ferdî bilgisayarımızdan cep telefonumuza kamu kurumlarının bilgilerine kadar maksat alınıyor. Bireylerin, kurumların ve devletlerin hepimizin tedbirler alması gerekiyor. Siber vatanda devletimiz tedbirlerini artırmıştır ve siber savunma sistemini güçlendirmeye devam ediyor. İnternette insanların bu kadar vakit geçirdiği günümüzde algı operasyonları da artacaktır. Terör örgütleri propaganda yapma, kendileri için eleman devşirme hedefiyle çalışmalar yapabiliyor. Terör örgütleri büyük ölçüde propagandalarını dijital ortama taşımış durumdalar. Dijital terörizm bir ulusal güvenlik tehdididir. Yeni medya, dijitalleşme genişledikçe bu alandaki çalışmalar da artarak devam edecektir” dedi.

 

SİBER TAARRUZDAN NASIL KURTULURUZ?

Siber taarruzlardan kurtulmanın yollarını anlatan Şanda, “Çok güçlü şifreler kullanmak zorundayız. Hala doğum günleri, sıralı sayılar kullanılabiliyor. Hiç beklemediğimiz, kıymetli mesleklere sahip şahıslar dolandırılabiliyor, tüzel süreçler yaşayabiliyor. Uygulamalarımızı daima olarak güncellemeliyiz. Cebimizdeki telefonları, bilgisayarlarımızı güncellemek son derece değerli. Emniyetli ve aktüel tarayıcılar kullanmamız gerekiyor. Bilinmeyen, güvenilmeyen e-postaları açmamamız son derece güzel olacaktır. Geçersiz hesaplarla da ulaşabiliyorlar. Buna da dikkat etmek gerekiyor. İkili doğrulama, parolayı sıklıkla değiştirme yeniden güvenlik açısından son derece değerli. Vadesi dolmadan bu parolaları değiştirmemiz gerekiyor. Toplumsal medyadan yaptığımız paylaşımlar da hırsızlar tarafından takip edilebiliyor. Her ne kadar bundan keyif alsak da her anımızı paylaşmak hakikat olmuyor. Birebir vakitte bu paylaşımlar kamu ya da özel olsun iş hayatını yahut yeni girilecek bir ortamı etkileyebiliyor. İş aslında devletin denetiminden çok şuurlu kullanıcı olmaktan geçiyor” biçiminde konuştu.

 

DEVLET TAKVİYELİ DİJİTAL TERÖR

Siber güvenlik uzmanı Mahir Yüksel ise siber hücumların muhakkak odak noktaları olduğunu söyledi. Bu odakların vakitle değiştiğini söyleyen Yüksel, devlet takviyeli dijital teröre vurgu yaptı. Yüksel, “ABD üzere ulus ötesi operasyonlar yapan güçlü devletler siber alana büyük yatırımlar yapıyor. ABD’nin savunma bütçesinin yarısı siber güvenliğe ayrılmıştır. Acı bir hakikaten bahsetmek istiyorum. 10 binin üzerinde siber güvenlik alanında çalışan uzman var. Birçok gelişmiş ülkede bile bu sayı yok” dedi.

 

“BİZİM KENDİMİZİ SORGULAMAMIZ LAZIM”

İsrail’in Filistin’e uyguladığının büyük bir zulüm olduğunu söyleyen Yüksel, “Aslında bu zulmün nedeni İsrail’in güçlü olması değil. Bizim kendimizi sorgulamamız gereken bir durum bu. Rakibini tanımayan insanların bir adım öteye gitmesi mümkün değil. Kıymeti 1 milyar doların üstünde olan 11 siber güvenlik şirketi, ABD’de borsaya açılan 4 İsrail siber güvenlik şirketi var. Daha acı bir gerçek söyleyeyim bu salondaki birçok aygıt bile ABD ya da İsrail menşelidir” tabirlerini kullandı.

 

“DÜŞMAN AŞİKÂR DEĞİL”

Siber taarruzlarda düşmanın belirli olmadığına vurgu yapan Yüksel, “Siber taarruzlarda kim, nerede, neden, nasıl ve ne vakit sorularına bir yanıt almak güç. İşimin başına geçtiğimde para kazanma motivasyonu ile bu işi yapmıyorum. Karşımda ABD’li ya da İsrailli bir rakibim varmış ve benim onu geçmem gerekiyormuş üzere çalışırım” halinde konuştu. 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı